Uzak Toprakların Sıcak Nefesi

Uzak Toprakların Sıcak Nefesi

Ben Tolga, 33 yaşında, beş yıldır Almanya’da yaşayan biriyim. Gurbet zor, yalnızlık daha da zor. Memleketten uzakta, soğuk bir şehirde, günlerim iş ve ev arasında geçip gidiyordu. Ama o gece, gurbetin soğuğunu unutturan bir kadın, Zeynep, hayatıma girdi ve her şeyi değiştirdi.

Her şey bir Türk derneğinin düzenlediği gecede başladı. Stuttgart’ta, küçük bir salonda, memleket havası solumak için gitmiştim. İçeri girdiğimde tanıdık melodiler, kahkahalar ve çay kokusu beni karşıladı. Zeynep’i ilk orada gördüm. 28 yaşında, uzun siyah saçları, ince bir silueti ve gözlerinde hüzünle karışık bir ışık vardı. Gurbette iki yıldır yalnız yaşadığını öğrendim sonra. Yanına oturdum, “Memleketten mi özledin?” dedim, gülümseyerek. “Her gün,” dedi, çay bardağını elinde çevirirken. O an bir bağ kurduk, iki gurbetçi, aynı yalnızlığı paylaşan iki yabancı.

Sohbet ilerledikçe gece koyulaştı. Zeynep, “Burada insan kendini hep eksik hissediyor,” dedi. “Evet, ama bazen eksiklikler birleşir,” dedim, gözlerime baktı. Dans başladı, bir Ankara havası çalıyordu. “Hadi kalk,” dedim, elini tuttum. Pistte döndük, gurbetin ağırlığı bir an olsun kalktı üzerimizden. Onun kahkahaları, benim adımlarım, sanki memlekete geri dönmüştük. Ama asıl hikaye, gece bittikten sonra başladı.

Salondan çıktık, hava soğuktu, ama Zeynep, “Eve yürüyerek gidelim mi?” dedi. “Olur,” dedim, yan yana Stuttgart’ın sessiz sokaklarında yürüdük. Bir ara elimi tuttu, “Üşüdüm,” dedi, ama sesinde başka bir şey vardı. Kalbim hızlandı, ona döndüm, “Ben de,” dedim, ama üşümekten çok içim yanıyordu. Bir parkın kenarında durduk, sokak lambasının ışığı yüzüne vuruyordu. Göz göze geldik, dudakları dudaklarıma yaklaştı. İlk öpücüğümüz yumuşak ama derindi, gurbetin soğuğuna inat içimizi ısıttı. “Bu doğru mu?” dedim, fısıltıyla. “Bilmem, ama gerçek,” dedi.

“Eve gidelim,” dedi sonra, apartmanına yürüdük. Kapıyı açtığında küçük ama sıcak bir daireydi, memleketten getirdiği kilim bile vardı. Salonda durduk, birbirimize sarıldık. Öpüşmelerimiz hızlandı, ellerim saçlarına kaydı, o da gömleğimin düğmelerine gitti. “Gurbette böyle bir şey beklemiyordum,” dedim, gülerek. “Ben de,” dedi, gözlerimde bir ışıkla. Kanepeye uzandık, her şey yavaş ama tutku doluydu. Ceketim yere düştü, onun eşarbı omzundan kaydı. Tenlerimiz birleşti, gurbetin yalnızlığını unuttuk. Nefeslerimiz odayı doldurdu, dışarıdaki soğuk sokaklar sanki başka bir dünyaydı.

Gece boyunca durmadık, bazen konuştuk, bazen sadece birbirimize baktık. “Memlekette olsak böyle cesur olur muyduk?” diye sordum bir ara. “Belki hayır, ama burası bize başka bir özgürlük verdi,” dedi, gülümseyerek. Saatler geçti, bedenlerimiz bir ritim buldu, her dokunuş gurbetin acısını silip yerine sıcak bir anı bıraktı. Sabah olduğunda yan yana uyandık, Zeynep kahve yaptı, mutfakta oturduk. “Bu bir başlangıç mı?” dedim. “Bilmem, ama güzel bir teselli,” dedi, elimi tuttu.

O uzun gece, gurbetin soğuk topraklarında Zeynep’le bulduğum sıcak bir nefes oldu. Memleketten uzakta, ama onunla kendimi evimde hissettim.


8 Mart 2025 tarihinde yayınlandı, 18 kez okundu

En Çok Okunan Yazılar

Tüm Yazılar »