Gecenin Nabzı

Ben Zeynep, 28 yaşında, hayatı dolu dolu yaşamayı seven bir kadınım. Sevgilim Mert’le bir yıldır beraberiz, ama o gece, aramızda geçenler her zamankinden farklı bir ritme büründü. Her şey bir şakayla başladı, ama sonunda gecenin nabzı beni tamamen ele geçirdi.

Her şey bir akşamüstü Mert’in evinde başladı. Mert, 30 yaşında, uzun boylu, her zaman sakin ama içten bir enerjiyle dolu biri. İşten dönmüştü, ben de ona sürpriz yapmak için erken gitmiştim. Kapıyı açtığında, “Zeynep, ne güzel bir sürpriz,” dedi, gülümseyerek. “Daha güzeli akşam olacak,” dedim, göz kırptım. Mutfağa geçtik, bir şeyler atıştırdık, ama gözlerimiz birbirinden ayrılmıyordu. “Bugün farklı bir enerjin var,” dedi, elini masada elimin üstüne koydu. “Belki,” dedim, ve o an içimde bir şeyler kıpırdadı.

Salona geçtik, bir şişe şarap açtık, kanepeye yayıldık. Işıkları kıstım, müzik açtım, fonda hafif bir caz çalıyordu. Mert bana yaklaştı, “Zeynep, seninle her an başka bir macera,” dedi, sesi yumuşacıktı. “Seninle de,” dedim, ve dudaklarım dudaklarına değdi. İlk öpücüğümüz her zamanki gibiydi, ama bu kez daha fazlasını istiyordum. Ellerim boynuna kaydı, o da beni kendine çekti. Öpüşmelerimiz derinleşti, şarabın tatlı kokusu nefeslerimize karıştı. “Hızlı mı gidiyoruz?” dedi, gülerek. “Hayır, tam zamanı,” dedim, ve gömleğinin düğmelerini açtım.

Kanepeye uzandık, her şey doğal ama tutku doluydu. Bluzumu sıyırdı, tenlerimiz birbirine değdi, o an bir elektrik geçti içimden. Ellerim göğsünde dolaştı, onun elleri belimde kaydı, bedenlerimiz bir ritim buldu. “Bunu hep böyle mi yapacağız?” dedim, nefes nefese. “Hayır, her seferinde daha iyi,” dedi, ve beni kucağına aldı. Salondan yatak odasına geçtik, kapıyı kapattık, dünya dışarıda kaldı. Yatağa uzandık, kıyafetlerimiz birer birer yere düştü, ama acele etmedik, her anı hissetmek istiyorduk.

Öpücükleri boynumdan aşağı kaydı, ellerim saçlarında dolaştı, “Mert, bu çok güzel,” dedim, gülümseyerek. “Sen daha güzelsin,” dedi, ve beni altına aldı. Bedenlerimiz birleşti, loş ışıkta gölgelerimiz dans ediyordu. Terimiz çarşaflara karıştı, nefeslerimiz odayı doldurdu, her dokunuş daha derin, her hareket daha yoğun oldu. Bazen hızlandık, bazen yavaşladık, ama durmadık. “Beni çıldırttın,” dedi bir ara, gözlerime bakarak. “Sen de beni,” dedim, ve ona sarıldım. Gece boyunca birbirimize doyamadık, bazen mola verdik, şarap içip güldük, bazen devam ettik.

Sabah olduğunda yatağında uyandık, güneş ışığı perde arasından sızıyordu. Mert bana sarıldı, “Bu gece bir rüyaydı sanki,” dedi. “Gerçek bir rüya,” dedim, elini tuttum. Kahve yaptık, mutfakta oturduk, ama bedenlerimizde o gecenin nabzı hâlâ atıyordu. O uzun gece, Mert’le geçirdiğim en yoğun anlardan biri oldu, ve her hatırladığımda içim titriyor.